Siyaset, insan ilişkilerinin en karmaşık sahalarından biridir. Dostluklar, ittifaklar ve çıkarlar arasında ince bir çizgide yürür. İYİ Parti İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu ile olan yakın dostluğum, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor. Kendisi, il başkanı olduğu süre boyunca AK Parti’yi hem genel yönetimde hem de yerel düzeyde sert bir şekilde eleştirmekten çekinmedi. Öyle ki, bazen iyi yapılmış bir icraatı bile eleştirmek için adeta bir neden arardı. Ancak ne ilginçtir ki, yerel seçimlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olmasına rağmen, mevcut yerel yönetime yönelik tek bir eleştiri dahi duymadım ağzından. İnsan sormadan edemiyor: Bu sessizlik dostluktan mı kaynaklanıyor, yoksa siyasetin görünmez kuralları mı devreye girdi?
AK PARTİ’NİN POLİTİKALARINA KARŞI HER ZAMAN NET BİR DURUŞ SERGİLEDİ
Muhammet Mısırlıoğlu, AK Parti’nin politikalarına karşı her zaman net bir duruş sergiledi. Gerek ekonomik kararlar, gerekse yerel yönetimlerin icraatları olsun, eleştirileri çoğu zaman keskin ve doğrudan oldu. Dostluğumuz boyunca bu tutumuna şahit oldum; hatta bazen “Bu kadar da olmaz” dediğim anlarda bile o, eleştirisini sürdürmekte kararlıydı. AK Parti’nin iyi yaptığı bir işi övmek yerine, eksik bir yanını bulup çıkarmak onun siyasi kimliğinin bir parçası gibiydi. Bu, bir muhalefet liderinden beklenecek bir tavırdı belki de; sonuçta İYİ Parti’nin misyonu, iktidarın yanlışlarını ortaya koyarak alternatif bir yol sunmaktı.
BAŞKA BİR HESAP MI YAPIYOR?
Ancak yerel seçimler sonrası bu tablo değişti.
Yaklaşık bir yıldır, mevcut yerel yönetime dair ne bir eleştiri ne de bir sorgulama duydum kendisinden. Sanki belediye başkanı onun partisinin bir temsilcisiymiş ya da tam tersi, o mevcut başkanın il başkanıymış gibi bir hava oluştu. Türkiye’de bazı partilerde görülen “eş başkanlık” sistemini hatırlatan bu durum, ister istemez akıllara soru işaretleri getiriyor.
Acaba dostum, siyasetin o sert ve eleştirel dilini bir kenara bırakıp başka bir hesap mı yapıyor?
Yoksa bu sessizlik, kişisel bir dostluğun mu, yoksa daha büyük bir siyasi stratejinin mi ürünü?
Bu durum, siyasetin doğasını anlamak için önemli bir örnek sunuyor. Muhalefet, tanım gereği iktidarı ve onun uzantılarını eleştirir.
Ancak yerel yönetimler söz konusu olduğunda, işin içine kişisel ilişkiler, bölgesel dengeler ve hatta gelecekteki ittifak hesapları girebiliyor. Muhammet Mısırlıoğlu’nun bu sessizliği, belki de mevcut yerel yönetimin icraatlarını gerçekten başarılı bulmasından kaynaklanıyordur. Belki de eleştirecek bir şey bulamıyordur – ki bu, geçmişteki AK Parti’ye yönelik tavrını düşündüğümüzde pek inandırıcı gelmiyor.
Daha gerçekçi bir ihtimal, bu sessizliğin stratejik bir tercih olduğu yönünde. Yerel seçimler sonrası oluşan yeni dengeler, partiler arası ilişkiler ya da kişisel bağlar, eleştiri oklarını bir süreliğine kınına koymuş olabilir.
BELKİ DE DOSTUM, BİR GÜN BU SESSİZLİĞİN NEDENİNİ AÇIKLAR!
Peki, bu ne anlama geliyor?
Dostluğumuzun samimiyetine gölge düşürmese de, bir siyasetçinin tutumundaki bu ani değişim, halk nezdinde güvenilirlik sorusunu gündeme getiriyor.
Eğer bir il başkanı, daha önce her fırsatta eleştirdiği bir partinin yerel yönetimini şimdi sorgulamıyorsa, bu, seçmenine ne mesaj verir? “Dostum iyidir, o yüzden susuyorum” mu diyecek, yoksa “Bu bir siyasi taktik” mi diyecek? Her iki durumda da, muhalefetin temel görevlerinden biri olan denetleme ve eleştirme işlevi zayıflıyor gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Muhammet Mısırlıoğlu’nun bu tutumu, siyasetin sadece ideallerle değil, aynı zamanda insan ilişkileriyle şekillendiğini bir kez daha gösteriyor. Dostluk, güzel bir erdemdir; ama siyaset sahnesinde, eleştirinin sustuğu yerde halkın sesi de kısılabilir.
Belki de dostum, bir gün bu sessizliğin nedenini açıklar. O zamana kadar, ben de diğerleri gibi merak etmeye devam edeceğim: Bu sessizlik, bir dostluğun mu hediyesi, yoksa siyasetin mi gereği?
İsmail SAGUN
Yorumlar